müzikçalar

Tanış-!-

20 Aralık 2016 Salı

   Sevdiği bir yazar ya da sanatçı ile tanış-!-ma sorunsalı yaşıyorum sevgili okuyucu.
Değer yargılarının öznelliği umurumda değil açıkçası. Sabit fikirli olmamakla birlikte bazı standart tavırlar olması gerektiği kanaatindeyim..
   Aşk sömürüsü yapılan binlerce kitabın yazılıp basıldığı günümüz Türkiye'sinde özellikle 20li yaşlarındaki kadın okuyuculara yönelik bir dil gelişti. Yer yer 20 ila 30 yaş gruplu erkeklerin de eğilim gösterdiği bu tür yayımlar, içi boş bir edebiyatı su yüzüne çıkardı. Konuşmuş olmak için konuşan bir grup ahmak gibi görünüyorlar uzaktan. Ki gerçek eserler verebilecek manzum yazarlarının ordan burdan uydurma cümlelerle bir kitap çıkarıp o kitabın arkasına sığınarak bir yaşam geçirmeyi düşünmesi ve o kitabı kendine kalkan yapması düşünülemez!
   Kalem bu değildir. Kulağa hoş gelen ahenkli bir çift sözü her ne kadar içi boş ve manasız olsa da süsleyerek altına kocaman harflerle adını yazarak sosyal medyada paylaşmak egodan başka birşey değildir. Tamamı egodan oluşmuş bu insanların tevazu maskesi takınarak aramızda doılaşıyor olmaları ise sinirime dokunuyor. Yine de izzeti nefslerine dokunmasın diye isimlerini burada zikretmeyeceğim. Allah demek sadece Allah demek içindir, senin adını süslemek için değil sevgili yazar geçinen kardeşim. Bir iki aşk cümlesi-zerreden kürre özentisi birde teslimiyet lakırdısı edip ekmek yeme derdinde olan herkes edebiyat bahçesinindeki güllerin dibindeki arsız otlardır ve günü gelince temizlenmelidir. Her işi işin ehli yapmalı...Vesselam...

Araf

10 Aralık 2016 Cumartesi

   Şimdilik araftayım diyordu ya bir şarkıda, sözcükleri dikkatli mi seçmek gerekir yoksa dikkatle mi?
   Söz ağızdan bir kere çıkar atasözüne katılmamakla birlikte, dikkatle seçme taraftarıyım...Yapıcı ya da yıkıcı farketmez, söylenen her söz bir takım başlangıçlar olabilir. Çoğu zaman farkedilmeksizin yaşanan olaylar silsilesi..
    Araf çok ilginç bir sözcük aslında..Yerli yersiz kullanılan biraz küflü bir kelime..Tam manası için, dini bilgi birazcık da merak gerekli zannımca. Ayette geçen araf ve Arafat bence gerçek anlamını veriyor. Sözlük anlamıyla ise arafta olmayan var mı? Var diyen beri gelsin. Üstünkörü muamelerle çelişki ile bir tutulan sevgili araf, cennete mi cehenneme mi daha yakınsın? Bilecek kudret hiçkimse de yok iken bu kadar hoyratça dillerde olmak üzücü olsa gerek. Ne arafta olmak ne de araf olmam istemem. Kimse de olmasın.
   Vesselam...

Anasayfam için hatırlatma...

22 Kasım 2016 Salı

Sevgili okuyucu,

Anasayfamda en altta yer alan müzikçalar paneli pause/ break tuşu vasıtasıyla çalışır. Otomatik açmadım zira sessiz ortamlarda sayfamı ziyaret ettiyseniz rahatsızlık vermemeniz ve ofiste-işte patrona yakalanmayın diye :) Ayrıca müzikçalarda youtube linki ile müzik aktarımı olduğu için youtube reklamları araya girebilir. Sonraki tuşuna basarsanız reklamı atlamış olursunuz..

Değerli bilgilerinize...

16 Kasım 2016 Çarşamba

"Beni şad eylemedin sen dahi naşad olasın 
Şu’le-i ah-i garihan gibi berbat olasın "

demiş ya Nabi. Söz söylemeye hacet gördüm üzerine.. Kime yazılmıştır bu beyit?
Dosta mı düşmana mı?
Sevgiliye mi diye sormayacağım. Zira seven sevdiği üzülsün ister mi? Sevginin tabiatına aykırı bir durum değil mi?

"Ya benimsin ya kara toprağın!" töresi Nabi'ye kadar dayanıyor sonucu ile yetinmeyi tercih ederim..Bir de şairin Urfa'lı oluşuna bağlarsam meseleye şık bir çözüm bulmuş olur muyum? Hayır hayır ana tema töre değil. Konuyu saptırmayalım lütfen..

Konu şu söz sanatını çözelim; naşad ol, öl geber demiyor adam. Benim olmadın başkasının da olma diyor. Şiirler yorumlanınca anlam kazanır..Dümdüz okursanız bir mana bulamaz, şair ne demiş de ne demiş diye hindiciklere dönersiniz..

Okuyalım, okuyalım, okuyalım..Hiç bişey olmazsa şiir olur, sanat olur, güzel olur be güzel olur..




Fikir Dünyasına Yatırım

13 Kasım 2016 Pazar

    Atilla Fikri Hoca ile bir şeyler yapmak ondan bir şeyler dinlemek bir ampulü yakıveriyor adeta..
Çok farklı bir konu üzerinden yola çıktığımız konuşma esnasında dedi ki "Bizim ülkemizde fikre yatırım yapılmaz. Kimse fikir üzerine konuşmak istemez."
   Ne acı bir haklılık değil mi? Fikre ihtiyaç duymamanın ne hazin kayıpları vardır..Bir garip ülke şu Türkiye'm..Bir dönem gelir sağ konuşamaz olur bir dönem gelir sol. Tahammül denen sözlüklere hapsolmuş bir kelime caanım yurdumda. Para üzerine dönen bir dünyada yine para için dökülen kanlar ve södürülen hayatlar varken fikri beyan etmenin korkunçluğunu tahayyül edebiliyor musunuz? Söylediğiniz bir sözden açıkladığınız bir düşüncenizden etiketlenmeniz, O'cu Bu'cu olmanız mümkün iken fikir telakki etmekten korkmayanınız var mıdır sevgili okuyucu?
  Atilla Hoca bir buçuk word sayfası kadar bir metin verdi, 4 dk da yayına hazırla dedi. Yazarını yazılış amacını nerde yayınlandığını dahi bilmediğim kısacık bir metin. Hayatı inşa etmenin temel unsurları anlatılıyor. Bilhassa da fikir. Fikrin bir teşkilat meydana getirdiği, teşkilatın ise bir düzen olduğunu anlatıyor..Aslında kurumsallaşmış her kuruluş birer teşkilattır. Ve yazıyı okurken içinde kayboluşum şundandır ki; fikri olmayan herşey isitemsizleşmeye bölünmeye parçalanmaya mahkumdur. Kurulan yapı dernek, vakıf, eğitim kurumu hatta devlet de olabilir. Ne olursa olsun bir fikir etrafında dönmelidir.
   Fikre sahip olmayan dergi, gazete, dernek ya da bir kuruluşa rastladınızmı hiç? Amaçtan farklı bir gerçeklik bu. Ortaya atılıveren birşey. Bana bu yazıyı yazdıran şey gibi. Akletmez misin insanoğlu? Akletmenin sonraki adımıdır fikretmek. Düşüncelerini söylememnin ve dahi arkasında durmanın çok zor olduğu güzel ülkem fikretmez misin ki o iyi  insanlar fikirlerini doldurup ceplerine güzel atlara binip gittiler. Bizbize kaldık. Birileri birşeyler söylemezse, birileri fikir balonlarımıza yaldızlı ipler bağlamazsa uçup uçup gidecekler..Gökyüzümüz boş yüzlerimiz gülümsemeden yoksun kalacak..
  Atilla Fikri Ergun Hocam'a ve Yaşar Kemal Usta'ya saygılarımla...

Ömürlük

6 Kasım 2016 Pazar

24/12/2015

Ömürlük..
Ne güzel tabirdir şu ‘ömürlük’…Tadımız tuzumuz olan ne varsa ömürlük olsa da hiç kaçmasa keyfimiz..Gülmek ömürlük olsa, sevda seyirlik…Sevda da ömürlük olur mu sahi?


Sonsuz aşk, ölümsüz sevda romanlarda kalmış gibi..

Lalüga

28 Eylül 2016 Çarşamba



Lalüga dedim adına
Bilinmezlikler içinden geliverdi
Sessiz bir gecede
Uyku seslerine karışan bir tutam sessizlikte
Ansızın değildi bu geliş
Şarkılarda söylememişti ki
Bir gece ansızın gelebilirim diye
Beklediğim bir anda olmasıydı
Bir anda gelmesi
Bir anda gitmesi
Umulur ki ansızın yokolması
Lalüga dedim adına
Geldiğinde gitmeyen
Gitse de az giden
Az gideni bilir misiniz hiç?
Gitmelerin en kötüsü
Az gidenlere hep lalüga mı demeli yoksa?
Gitmeyenlere mi ya da?
Belli belirsiz bir sitemse bu
Lalüga gelen olmalı
Belki beklenenin gelişi
Belki kabullenişin
Apansız geldiği bir gece ise
Kabulleniş olmalı


Zarif'ten İlham

28 Ağustos 2016 Pazar

Bilmek ve hissetmek..
En düşmancasına duyguların..
Savruk düşüncelerin his dışına hakimiyeti
Ne yazık muallak gülüşlere
Sazda sözde aranan
Şiirlere gizlenendir
Hissi bir nebze zihinlere dökmektir..
Zarif şair der ki;
''Sanırım şiirin evi kalbtir ve kalble yazılmalıdır''
Çünkü şiir;
Hissi bir nebze zihinlere dökmektir..
Bundandır ki;
Sessizce ve içimize ağlıyorduk..
Çünkü şartlar bunu gerektiriyordu.
Harf tutmayan ellerimiz,
Kargacık burgacık tamlamasını kanıtlamak istercesine bir yazıyı
Hatmediyordu..
Ne hüzne dur diyebiliyorduk,
Ne de çekip gidenlere..
İçimize ağlıyorduk,
Çünkü ağlayacak başka yer yoktu..
Sağır gönüllerle çepeçevreydik..
Uzanan eller kir bırakıyordu,
Kırık parmaklarımızda..
Yazıyor yazıyor ve yazıyorduk..
Tükenmiş kalemlerle ve içimize dolan yaşlarla..
Bu yazmak ki kırık parmaklarla;
Hissi bir nebze zihinlere dökmektir..



Şimdilik kuşlara emanet ediyorum seni...

11 Ağustos 2016 Perşembe

#alilidar


Ben Olmak!

6 Ağustos 2016 Cumartesi

Ben olmaktan çoğu kez şikayet ederim. Bir kendimi bir de kardeşlerimi bu kadar acımasızca eleştiririm. Bizden başka kimseye çıkmaz sesim. Duvarları yırtmaya köprüleri yıkmaya gelemem. Ne yapayım bozamıyorum ağzımı, kıramıyorum kalp.
''Gönül yıkmak Kabe'yi yıkmak gibidir.'' der benim üstadım.. Kalplerimiz Allah'a aittir. Ne yere ne göğe, yarattığı hiç bir yere sığamayan ihtişamıyla kulunun kalbine sığmış ya yüce yaradan. Nasıl yıkayım? Benim bir sözümle incinse bir kalp, Rabbim huzursuz olsa ne yaparım? Suçu günahı olan biri bile olsa bu senin suçundur diyemem ben. Yüzleyemem..Belki de abartıyorum ne bileyim..
Elini beline koyup evde terör estirenlerden olmadım hiç bir zaman, olmayacağım da sanırım..
Bağrışmayı, kavga gürültüyü sevmiyorum.

Yalnızca şöyle bir değişiklik yapmaya karar verdim hayatımda; nazımı çekenin nazını çekerim. Yeni yaş belki böyle bir düstur getirir hayatıma..Bilemem

Ben olmaktan çoğu kez şikayet ederim. Özeleştiri daima hayatımın merkezindedir. Ama dönüp baktığımda kendime fazla yüklendiğimi görüyorum..Yahu beni bile çileden çıkarabiliyor bazıları. Gerçekten o kadar çok hadsiz insan var ki şaşıp kalıyorum. Hali tavrı beni deli eden öyleleri çıkıyor ki beddua etmemek için zor tutuyorum kendimi. Yine kendime yakıştıramadığım için susuyorum. Tuhaf bir nevroz seziyorum burda ancak bana kalsın o şimdilik. Kibir denemez kendime yakıştıramıyor oluşuma. Eğitim seviyesi yerlerde, sosyoekonomik durumunu belli bir düzeye getirdikten sonra bunu sergilemeyi bir ihtiyaç olarak benimsemiş hastalıklı ruhlar beni ziyadesiyle üzüyor. Çünkü insanları yermekten, sınıflandırmaktan ve ötekileştirmekten nefret ederim. Ve genelde yermekten çekinip kırmaktan imtina ettiklerim afedersiniz ama itinayla ağzıma ederler. Benim övünmediğim eğitim seviyem, dış görünüş ve çevrem, sosyal statüm bir şekilde aşağılanma olarak bana geri döndüğünde anladım ki aşağılık komleksi denilen şeyi insanların üzerimde ego tatminine dönüştürmesinden çok yorulmuşum. Evet kilit tamlama bu. Aşağılık kompleksi. Yıllardır aşağılık kompleksiyle mücadele ediyorum ben. Aile ve sosyal çevrede sık sık rastladığım bu durum, iyi bir savunma mekanizması geliştremediğim için bende özgüven problemlerine neden olmaya başlamıştı ki uyandım. Artık kimsenin egosunu üzerimde tatmin etmesine izin vermeyeceğim. Mesafe denen bir gerçek(ihtiyaç)le tanıştım. 

Ben olmaktan şikayet ediyorsam beni değiştirme vaktidir belki de..

Sözüm değişir belki ama sazım değişmez zannımca..Tsm ni Dilek Türkan sultanımdan Fm ni Orhan Ölmez prensimden dinlemeye devam ederim..

''Mazi kalbimde bir yaradır'' mavi daktiloyu Günlükolog'a ıtır saksıları yarım kalmış romanlara tozlu pikap seni de gelmeyeceğinden neredeyse emin olduğum bazı günlere emanet ediyorum. 

Sen yine gel içini dök diyor, dinle ey kalp..

15 Temmuz Anı Defteri

2 Ağustos 2016 Salı

Okuyabilirseniz belki okursunuz diye buraya bırakıyorum 🙌


Bir Durak

16 Mart 2016 Çarşamba

Durup dinlenmenin adı olmayan bir durak. İhtiyacımız olupolmadığı bile net olmayan bir garip hal şu durak dediğimiz. Hepimiz çoğu zaman şöyle bir durup dinlenmek istiyoruz, nefeslenelim istiyoruz hayata ara verip..Mümkün olup olmadığını sorgulamadan bir durak istiyoruz an'ımıza..Yorgunluk kelimesini lügatten sildirecek bir durak mümkün müdür sahi? Yoksa boşu boşuna mıdır bunca dil dökmek bir durak uğruna..Kafa dediğimiz zihinler karışık, içi daha da karışık. Gün geceden kara kalbimizde umuda yer kalmamış.Durak aramak nafile. Zaman koşmak zamanıdır, görünen o ki durup dinlenme vaktine daha çok var..

Değer

3 Mart 2016 Perşembe

Son zamanlarda varlığını daha da bir kabullendiğim bir gerçek var.

''İnsan değerini kendi yaratır.''

Değerini, gördüğün saygıyı ve sevgiyi sen hakediyorsun! Yaşadıkların yaşattıkların bittabi düşünce ve niyetlerin insanlardan yansıyıpsana dönüyor.

İnsan ne kadar şyş niyetli o kadar güzel şeyler oluyor hayatında. O kadar seviliyor o kadar mutlu oluyor..Mutsuzluğa mahkum olanlar ise fesat ve kötü niyetli insanlar..

Tutunabilecek Bir 'Şey'

29 Ocak 2016 Cuma

Tutunabileceği  bir takım 'şey' leri olmalı insanın hayatta. O 'şey' ister bir eşya, ister bir kişi ister bir 'neden' olsun farketmez. Çünkü tutunabilecek birşeylere ihtiyaç duymak, işlerin yolunda gitmediğinin habercisidir.

Sahi neden ihtiyaç duyar insan bu tür durumlara?
Tutunmak ihtiyacı neden hasıl olur?

Bazen bazı durumlar sahip olduğunla yetinememe ile sınar insanı. Belki hep daha fazlasını isteyen bencil beşeri duygular müsebbipliğinde gelişen bir takım hadiseler bunlar. Sorgulanması gereken bu değildir belkide..

Yanlış şeyi yanlış zamanda yanlış yerde aramak gibi gelip geçen günlerimiz. Çoğumuzdan az bir kısmımız anlatabiliyor derdini, kusursuzca. Kimse ne istediğini bilmiyor, ya da onu tam olarak dillendiremiyor.

Bu yüzdendir hepimizin tutunacak bir 'şey' lere ihtiyacı var.

Bir Garip Tahlil

4 Ocak 2016 Pazartesi

Üzüldüğünde başını yaslayabileceğin omuzlar, can damarı insanlar da değişir bazen.
Değişebilir.
Değişir.
Kimseye güvenemeyeceğini hissedersin bazen..
Bu geçebilir..
Geçer.
Değişmeyen ve geçmeyen şey ise yaşadıklarındır.
Gelip geçer olanlar sadece olaylardır. Hissedilen acının tesiri bir olaydır, geçer. Ancak acı geçmez.
Gelip geçen her şeyde iyi ve ya kötü bir iz bırakır. Mutlaka bırakır..Bunların bilincinde olan insanlar, iki kez düşünür adımını atmadan ya da o dilinin ucundakini tükürürcesine söylemeden..Bilincinde olmayan yüzde doksandokuzvirgüldoksandokuz luk kısım ise asla düşünmez. Ve sen geçmeyen acılara sabretmeyi, iyileşmeyen yaraları sarıp kanamasına aldırmamayı öğrenirsin. Sık sık dilin dolanır atlatamadığın birtakım feveranla savrulursun.Bunu anlamazlar. Uzaktan bakabilirler ancak. Böylesi daha iyidir çünkü. Mezarlıklar uzaktan değil, yakından ürkütücüdür. Ne denli içindesin,o denli korkar ve ölüme yakın hissedersin.Mezarlıktan uzaklaştıkça ölümden de uzaklaştığını varsayıp, dünya neşesine geri dönen bir alay ahmağın meskeni şu hayat dediğin. Uzaktan bakmak en kolayıdır. Mezarlık ve dertler..Alakasız ve bir o kadar neden sonuç bağlamlı bir kısım anlam topluluğu.İnsanlar dertlere ve mezarlıklara aynı muamele ile yaklaşırlar. Uzak olduğu müddetçe dokunulmaz ve bulaşmaz görünür. Saçma helecanlar, ne basit kurgular! İçine çekiveren mezarlık ya da anında sıfata bürünen bir dert görülmüş müdür? Nefes alıyor olmak,gün be gün gözünü açmak yeni bir sabah..İşte biraz daha ölmek ve işte bir adım daha atmak mezara giden yolda.
Dert deidiğin şey ise kimine göre yaşamak! Kimi için yaşayamamak. Yaşamaması birilerinin. Çözümlemelere yeri olmayan bir yer aslında hayat. Nedensiz niçinsiz kabullenivermek için fazlaca uzun, tahlil edip neşvünema bulmasını beklemek içinse çok kısa bir ömür bizlere biçilen..
Arkası yarın'lar ile yaşamak mı daha zor ansızın bitiveren hikayeler mi kestirmek zor. Ancak bu günümde şu yaşımda yapabildiğim bir mühim tahlildir ki yaşamak ancak bir şeyi sevmekle güzel ve dayanılabilir. Birini birşeyi, bir kişi ve ya nesneyi sevmedikçe alınan her nefes israf zannımca..
 
Design by Pocket