İnsanları
anlamak gittikçe zorlaşıyor nedendir bilinmez. Bilinmez dediğime bakmayın
aşikar aslında. Yalnızlaşıyoruz hissizleşiyoruz gitgide. Teknolojiyi
suçlamayacağım çokları gibi. Empati kurduğumu zannedip ana babalara çamur da
atmayacağım yetiştiremiyorlar diye. Bu yaşadıklarımız/yaşayacaklarımız
insanlığın doğal süreci aslında. Çünkü insanın karmaşık yapısı tam da buna
müsait.
Demek
istediğim şu eşref-i mahluk kainat harikası insanoğlunu bir çorbaya
benzetsek;kazanının içinede envaiçeşit malzeme atsak ve bunlardan biride benlik
olsa ya da benlik(zira farklı şeylerdir çoğu kimse aynı deyip geçiştirsede).
Önce
benliği ele alalım. Benlik ilkokul sözlüklerindeki tabiriyle de ustaca kocaman
sözlüklerdede yani temelde ‘bir kimsenin öz varlığı,kişiliği.’ Birinci anlamına
sahiptir. Ve o kişilik haddizatıyla sevmeye başlar kendini. Kendini diğerleri diye
tabir ettiklerinden üstün görme yoluna girişebilir. Bencillik ise ‘yalnızca
kendini düşünen,egoist.’ Birinci anlamına sahiptir. Aynı manada olmasalarda
aynı kapıya çıkarlar tabi kişinin ölçüyü kaçırmasıyla.
Velhasıl
insan önce benliğinin farkına varır. Yaptıklarının yapabildiklerinin
mükemmeliyetine kusursuz ve tartışmasız(özelliklede eleştiriye kapalı)
doğruluğuna inanmaya başlar ki inanç telaffuzu kadar kolay değildir. İnançla
aşılamayacak şey yoktur tıpkı başaracağına inanmak gibi. Yani kişi eğer kendi
mükemmeliyetine inanmışsa tehlike çanları ben buradayım demeye başlar. Sonra o
benlik bir hoş gözükür sonra daha hoş. Bakmış ki ‘ben’in esiri oluvermiş.
Farkermez ama bunu ta ki birileri onu titretip kendine getirene kadar ki burada
en büyük görev candan bir dost ve şuurlu bir ailenindir. İşte gerekli önlemler
alınmadığı(çevrenin pek kıymetli ikazları) taktirde sonuç vahimleşmeye ve
bencillik denen çamurlu yola saplanmaya başlar. Bencilliğin sonu ise malum
YALNIZLIK.
Neden
mi bencilliğin sonu yalnızlık? Sadece kendi istek ve arzularına önem
veren,yalnızca kendi emellerini değerli gören bu insanlar etrafından
soyutlanmaya başlar. Tabi soyutlanmadan evvel bir ‘kabul ettirme’ sürecinden
geçer. Onun sevdiği şeyleri(müzik,film,kitap) onun hayal ettiği şeyleri beğenmeleri
gereklidir çevresindekilerin. Ama çoğu kez işler yolunda gitmez ve ‘kimse beni
anlamıyor’koridoruna çoktan sapılmıştır. Israrla dener anlamaları için ama
kimse %100 bir diğerini anlayamaz ta ki yaşamadan. Anlaşılmadığı noktada yavaş
yavaş değersizleşir gözünde kendisini onaylamayanlar. Zamanla onlar zevksiz ve
anlayışsızdır düşüncesi gelir taht kurar o biricik aklına. Ve yaftalaması
hazırdır: insanlar çok BENCİL. Belki bunları okurken içinizden şuna da bak
bencilliğin alası kendisinde ama nelerden dem vuruyor diye. Olsun en azından
beni kimsenin tamamiyle anlamasını beklemiyorum zira mümkün olmadığının
farkındayım. Karşımızdakine bencil demeye başladığımız anada bencilleşmeye
başlamış hatta bir hayli de yol katetmiş oluyoruz aslında.
NİYE
YALNIZIZ?
Yalnızız
çünkü empati denen şeyi ne doğru anladık ne de doğru uyguladık.(uygulayan
numune-i cananlar üzerlerine alınmasın efendim)
Yalnızlaştık
çünkü tahammül denen güzel bir şeyler hep eksik kaldı. Yalnızlaştık çünkü
gerçek dünyada bulamadığımız, birbirimizden esirgediğimiz sıcak tebessümler J gibi ifadelerle sanal ortamda
bir varlık kazanabilmeye çalışırken yerleşti hayatımıza.
Yollar
ne kadar mühim!
Kulaklıkla
dolaşmayan o kadar az kişi kaldı ki. Kulaklığımı çıkarıp devam ettim bir gün
yoluma. Sabah otobüse binerken şoför amca bana günaydın dedi J kızı üniversiteyi yeni kazanmış
onu anlattı bana durduk yerde. Okulların zorlaştığından sistemin sürekli
değiştiğinden, sabah sabah bir sürü şeyden dem vurduk sevimli amcayla. Sonra
vapura bindim mürettebattan biri buyurun efendim dedi şöyle bir duraksadım
adamcağızın şaşkın bakışları karşısında. Teşekkür edip geçerken acaba her sabah
böyle yol veren nazik bir insana cevap vermeden duygusuzca geçip gidiyor muydum
diye çok pişman oldum. Yol haritamı çizer gibi oldum ama sonra tekrar otobüse
bineceği ve bu seferki şoför amca gel kızım derse yetişeceksin belli ben şimdi
hareket edeceğim diye beni çağırmaz mı işte pişmanlığın ve utancın ileri
evresi. Pek karamsar bakarmışım meğer hayata. İnsanlar hiçte kötü değil(bazıları
hariç J ) sen kötü bakmadıktan sonra. Temkinli olmak
şart tabi ama şans vermeli önce karşındakine.
Kulaklık
örneği sadece bir tanesiydi tabi. Atomu parçalamaktan bile zor olan önyargı
yıkma olayına birçok kez girişmiş biri olarak hayli baş ağrıtıcı olduğunu
söyleyebilirim.
Velhasıl
bencilliğimizde yalnızlığımızda bizim elimizde diyerek toplumsal mesaj verme
çabasına girişmeyeceğim J tek
diyebileceğim şu :
Herkes
istediği gibi yaşasın sevdiği şeylerle meşgul olsun sadece kimseyi kendi
zevklerini beğenmeye zorlamasın ve onların ilgi duyduklarını küçümsemesin
yeter. İhtiyaç duyduğumuz tek şey saygı. Saygı sevginin ikiz kardeşidir.
Kardeşini asla yalnız bırakmaz.
Sevgilerimle.
0 yorum:
Yorum Gönder