En yakınlarına bile belli bir mesafede oluyor insan bazen.
Yadsıdığı gerçeklerle günbegün yüzleşen biri olup çıkıvermek üzer, yorar hatta.
Kimi fark eder bu yorgunluğun çökerttiği omuzları, kimi ayırdını yapamaz
yaşadıklarının. Kimimiz, çoğumuz, hepimiz-sıfat bulamadığım bir alay topluluk
yorgun. Yorgunluk da bir eylem aslında. İş gücü gerektirir. Kazanmak kaybetmek,
sevmek hatta biraz da.. Hepsi eylemden öte sessiz neferler satırlarda. Anlamları
acı verebiliyorken, mutlu da edebiliyorken varlığının tartışılır durumda olması
ne hazin! Ses yoksa söz de yok çünkü. İnsanlar sesini değil belki ama sözlerini
yitiririr günün birinde. Hiç yitirmeyen var mıdır bilinmez ancak bir gün
birileri bir takım sözleri yitirir. Buna mutluluğun sebep olmadığını tahmin
buyurursunuz elbet. Soğukçeşme Sokak’ta en güzel sözlerini yitiren bir genç kız
tanıdım bir zamanlar..En güzel sözleri, övgüleri kabul etmiş, sanata ilham
olmuş bir mekanda sözlerini yitirmek ne acıdır. Üzüldüm ama belli etmedim. Kız
üzgündü ama kırgın değildi. Yardım etmek haddim değildi, sustum. Sözler nasıl
yitirilir o gün öğrendim. İnsanın boğazına mısralar nasıl takılır kalır, heves
denilen şeyin kursağında kalmasıyla aynı şey sanırdım. Hayal kırıklıklarının
acısından daha derin, kesisi daha keskin, sızısı daha zalim bir illet bu söz
yitikliği. O kızı tanısaydınız bilirdiniz.Anlardınız bir parça, eminim. Yitik
sözleri olan birini gördüğünüz vakit bu sözlerimi hatırlamanızı ne kadar arzu
ederim bilemezsiniz. Yitip giden sözün kendisi olarak kalsa bir nebze iyileşmek
mümkündür, ya da iyileşmek bir nebze mümkündür. NE var ki tek başına gitmez
hiiç bir giden. Birşeyler alıp götürmeden gitmez…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder